Yaşı yetenler bilir, yetmeyenlerinse imdadına Yeşilçam filmleri yetişir. Eski usül çevirmeli telefondan hat alınır ve havalı bir ses tonuyla “bana Ankara’yı bağlayın” denir. Ardından olanları biliyorsunuz. Çok da uzak dönemlerden bahsetmiyorum, bundan yaklaşık 30 yıl önce şu anda muhtemelen sevgilimizin elinden çok tuttuğumuz akıllı telefonlar, “bugün nasılım” cevabını aradığımız akıllı Siri uygulamaları, her aklına geleni sorduğumuz Google yoktu. Fakat geleceğe dönük hayaller, çalışmalar hep vardı. Tıpkı şimdi geleceğin otomobillerini düşlediğimiz gibi. 2015 yılını anlatan Geleceğe Dönüş filmindeki uçan kaykay her ne kadar günümüzün temel ulaşım aracı olmasa da geldiğimiz nokta etkileyici, yani o kaykaylar yüksek fiyatlara da olsa satılıyor. Bu arada daha ulaşılabilir teknolojiler de gün geçtikçe daha çok hayatımıza dahil oluyor. Hatta o kadar parçamız oluyorlar ki “bunlar yokken ne yapıyorduk” diyoruz. Cep telefonu yokken özellikle İstanbul için Kadıköy Altıyol boğa, rıhtım, Taksim, Üsküdar, Beşiktaş gibi herkesçe bilinen buluşma noktalarını ne kadar çabuk unuttuk. Multimedya denen şey hayatımıza o kadar çok girdi ki, bizi cep telefonundan bulduğumuz adrese götüren telefonlara, telefonlara entegre navigasyon sistemlerine bile şaşırmıyoruz. Cep telefonuyla park edilen otomobil fikri bile çok şaşırtıcı gelmiyor. Yani kolay kolay etkilenmek, etkilenince de akılda kalmak tüm sektörlerde olduğu gibi otomotiv sektöründe de zor. Geçtiğimiz günlerde Avusturya-Slovakya arasındaki test sürüşünde kullandığım Opel’deki OnStar uygulaması beni şaşırttı. Tamam dünyanın en büyük buluşu değil kabul fakat, tavandaki OnStar butonuna bastığınızda otomobilin bağlandığı çağrı merkezindeki kişinin istediğiniz restoranı, yemek tarzını, adresi yolda ilerlediğiniz otomobile herhangi bir butona basmadan aktarıyor ve bu sayede navigasyonla yolunuzu buluyor olmanız pek şaşırtıcı değil öyle değil mi? Sistemin Türkiye’de şimdilik sunulmuyor olduğunu hatırlatmakta fayda olsa da özellikle cep telefonu ve benzeri ürünlerdeki bağlılığımız göz önüne alındığında yakında böyle çağrı merkezlerini daha çok göreceğimize hiç şüphem yok. OnStar dışında bir önceki Astra’da da en çok beğendiğim nokta olan aydınlatma sisteminde yine çıtayı bir adım öteye taşıyan Astra’nın yanında aylar öncesinde ilk gösterimine katıldığım ve tasarımıyla aklımda kalan Hyundai Tucson da bu ay aklımda kalanlar oldu.
Geçtiğimiz ay otomotiv sektöründe kıyamet koparan ve son dönemin en önemli olayı olarak tarihe geçen emisyon skandalında Türkiye’ye bir rolün düşmüyor oluşu da ülkemizin çağın gerisinde kalmış vergilendirme sistemi ve çevre bilincini de bir kez daha ortaya koydu. Elbet sesimizi birileri duyar düşüncesiyle yaşlanan ve çevreyi kirleten yeni otomobilleri düşük vergiyle ödüllendirmek yerine “doğru ölçülmüş” karbon emisyonlu çağdaş bir vergi sistemine geçmeyi, otomotivin geleceğinde önemli rol biçilen hibritvleri” var kabul etmeyi” diliyorum. Seçim sonrasında yüzü gülen bir Türkiye’ye uyanmak dileğiyle…
Son yorumlar