Benim çocukluğumda hatta gençliğimde yolda BMW ve Mercedes gördüğümüzde dönüp bir kez daha bakardık. Süper spor otomobilleri hiç söylemiyorum bile. Kırk yılın başında yolda gördüğümüz siyah bir Ferrari Testarossa vardı. İstanbul’da o otomobili gördüğümde bütün günüm hayal kurmakla geçerdi. Tamam 38 yaşına bastım ve biraz yaşlılık kompleksine girdim ama dediğim yıllar, 80’ler ve 90’ları kapsıyor. Yani çok da uzak bir geçmişten bahsetmiyorum.
O yıllarda örnek olarak BMW’nin farklı model kodlaması bir elin parmaklarını geçmezdi. Yolda bir BMW 323i gördüğümüz zaman gaza bassa da motor sesini dinlesek diye beklerdik. Günümüzde ise BMW’nin birbirinden farklı ürünlerinin hepsini saymaya kalktığımda unuttuğum model oldu mu diye internete bakma ihtiyacı hissederim.
Hatta şu anda bu yazıyı yazarken de BMW’nin internet sitesine baktığımı itiraf etmeliyim. 1-Serisi, 2-Serisi Coupe, Cabrio, Active Tourer, Grand Tourer, 3-Serisi sedan, station, GT, 4-Serisi cabrio, coupe, Gran Coupe, 5-Serisi sedan, station, GT, 6-Serisi coupe, cabrio, Gran Coupe, 7-Serisi, i3, i8, Z4, X1, X3, X4, X5 ve X6. Sanırım biraz nefes almam gerekiyor… Hepsini bir nefeste okumaya çalışmayın bence. Ayrıca bu farklı serilere M modellerini de ekleyebilirsiniz.
İlginizi çekebilir
Tüm bu modeller, bir zamanlar uzmanlık alanı sportif sedanlar ve coupe’ler olan, şöhretini de bu modellere borçlu olan bir üreticiden geliyor. Tabii ki hâlâ BMW’nin model gamında “ultimate driving machine” söyleminin ardında duran belli bir tutarlılık var.
Alman markanın büyük başarısı da bu tutarlılıktan geliyor zaten. Ancak benim anlatmak istediğim sürüş tarzından çok markanının arzu edilme katsayısı. Model gamı genişledikçe ve satışlar arttıkça, insanların herhangi bir BMW gördükleri zaman tekrar bakma ihtiyaçları da yavaş yavaş azalıyor.
Bugün yolda bir 3-Serisi gördüğüm zaman tekrar dönüp bakmıyorum. Evet belki de gençliğimdeki kadar otomobil konusunda aç değilim ama bir BMW her zaman BMW olmalıdır değil mi?
Bu arada Alman üreticinin hâlâ uzaylıların bile görüp bir daha bakacakları i8 gibi tasarım harikaları da ürettiğini unutmamak lazım ama ben marka algısından bahsediyorum. Aynı şey Mercedes ve Audi için de geçerli. Örneği BMW üzerinden vermemin sebebi markaya duyduğum özel ilgiden kaynaklanıyor.
Bana kalırsa böylesi geniş bir model yelpazesi, markanın sihrini azaltıyor. Yollarda bir Renault, Toyota ya da Ford kadar çok BMW ve Mercedes görmeye başladığımızda aklımızdaki o altı silindirli motorlar ya da muhteşem sürüş ve konfor algısı yavaş yavaş azalacak diye korkuyorum.
Bu üreticiler, büyük oranda hâlâ takdire şayan işler yapıyorlar ama her türde otomobil yapmaya devam ettikçe ve en çok satan otomobilleri de o kadar özel olmadıkça, sokaktaki insan üzerindeki algı yavaş yavaş değişecek. Çocuğumun çocuğu BMW’den bir Toyota gibi halk otomobili diye bahsederse çok üzülürüm. Gelecek nesiller; BMW gördüğünde tekrar bakma, sesini dinleme ve en önemlisi arkadan itişin muhteşem sürüş keyfini yaşayamazlarsa, otomobil kültürü anlamında
eksik yetişecekler…
Son yorumlar