Şu anda elinizde tuttuğunuz derginin tekrar Türkiye’ye dönüş öyküsünü geçen ayki yazımda anlatmıştım. İkinci sayının editör yazısını yazıyor olmak bana ilkinden daha heyecanlı geliyor. Öncelikle şunu ifade etmeden geçemeyeceğim, bizi birinci sayımızda destekleyen, yorumlarıyla ve teşvikleriyle kamçılayan, başta okuyucularımıza ve tüm sevenlerimize teşekkür ederiz. Ofisi açtığımız ve telefonları kaldırdığımız ilk andan itibaren bizleri arayan “Auto Katalog çıkacak mı” diye soran tüm okuyucularımızın auto motor & sport’u ne kadar özlediğinin farkındayız. Biz de bu sayıda ilk sayımız kadar güçlü konularla karşınızdayız. Genel düşüncenin aksine 0-100 km/s sprinti yapıp vitesi boşa almaya niyetimiz yok. En iyi otomobillerle sayfaları süslemeye, yapılmamışları, yapılmış da yüz güldürmemişleri bulup çıkartmaya devam edeceğiz. Her okuyucumuzun yorumunda, Almanya’daki partnerimizin üst düzey yöneticisinin Türkçe “tebrik ve teşekkür” mailini aldığımızda duyduğumuz heyecanı yaşıyor olmamız bizi zinde tutuyor. Cenevre Otomobil Fuarı’nda sohbet ettiğimiz Volkswagen Genel Müdürü Vedat Uygun’un “Volkan siz bize dergi çıkaracağız demiştiniz halbuki siz ansiklopedi çıkartmışsınız” övgüsü de bizi şımartmak yerine hatalarımızı, eksiklerimizi bulmaya itti.
Cenevre’de neleri beğendim?
Bu yıl 85.si düzenlenen fuarda en çok dikkatimi çeken modeller; ideal kombinasyonla Türkiye’ye geleceği açıklanan Mazda CX-3, SsangYong Tivoli, Nissan Qashqai’ye içeriden gelen sıkı rakip Renault Kadjar, Nissan’ın yeni küçük sınıf temsilci adayı Sway oldu. BMW’nin 7 kişilik fikrine şimdilik sıcak bakmadığımı söyleyebilirim. Ben hala arkadan itişli BMW’leri daha çok seviyorum…
Son yorumlar